Akkuyu NGS, şimdiden sorun yaratıyor

Mersin şehir merkezinden 160 kilometre uzaklıkta zeytin, nar, limon bahçeleri içinde, dere etrafında U çizerek yürünebilen planlanan  nükleer santral sahasına 2 kilometre mesafede şirin küçük güzel bir köy Büyükeceli.  Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nin (NGS) için yer lisansı 1976 yılında alınan köyde bugüne dek nüfusun üçte ikisi başka ilçe ve şehirlere göç etmiş. Ancak geçen yıl  Akkuyu NGS’nin birinci reaktörünün inşaatına başlanmasını takiben, projede yer alan taşeron şirketlerin işçilerini getirmesiyle özellikle son dört aydır köyün nüfusu beş katına çıkmış bulunuyor.

Santralin inşaatında çalışanlar kampta 5-8 kişilik odalarda diğer bir deyişle koğuşlarda kalırken, Rus personel Erdemli ve Silifke‘de tutulan evlerde barınıyor ve her gün geliş gidişleri 60 servis aracıyla sağlanıyor. Trafiği ve gürültüsü servis araçları, sevkiyat tırları ve hafriyat kamyonlarıyla bol olan Büyükeceli’de, köyün girişindeki ağacın altında oturuyoruz.  Çayımızı yudumlayıp gürültü ve toz duman arasında konuşmaya çalışırken neredeyse beş dakikada bir duran otobüsten inenleri izliyoruz. İşte biri daha geldi ve elinde bavuluyla Akkuyu NGS inşaatında çalışan işçilere katıldı.

Türkiye hükümeti tarafından dört defa tekrarlanan acele kamulaştırmalara ek olarak en son 2015 yılında Gülnar‘da meydana gelerek 250 hektarlık alanın küle dönmesine yol açan yangındaki tahliyelerle bugün Büyükeceli Köyü’nün nüfusu 1141 kişiden ibaret. Buna rağmen kahve yine köyün erkekleriyle dolu. Zira, farklı farklı şehirlerden çalışmaya gelen işçi nüfusunun yalnızca 100’ü bu köyden. Bu durum, Akkuyu NGS’nin iş ve aş vaatlerine inanlar açısından hayal kırıklığı yaratmış. Köylüler hayal kırıklığının yanısıra bir de  dışarıdan gelen yoğun nüfusun  kendine has “kültürü”ile tanışıyor. Nüfus artarken işçilerin günlük yaşamı  köydeki yaşam da değiştirip dönüştürüyor. Akkuyu NGS’de çalışanların günden güne artan sayısı ve altyapısal sorunlar, çimento iş makineleri ve hafriyat kamyonları nedeniyle gürültü ve kirlilikten muzdarip olan köylüler gittikçe yaşanmaz bir yer olan  Büyükeceli Köyü için hayli endişeli.

Oturduğumuz yerin yanıbaşında tırlar

Kanalizasyon altyapı sistemi yok, atıklar dereye bırakılıyor!

Köyde kirlilik konusu hastalıklara yol açabilecek kadar önemli. Köylüler köyün içinden geçen dereden gelen lağım kokusundan bezmiş, isyan ediyor. Santral inşaatında çalışan işçiler iki alanda inşa edilen kamplarda barınıyor. Bunlar biri deniz kıyısında diğeri ise yolun diğer tarafında kalan köyün içinden geçilerek çıkılan tepede kurulu. Her ikisi de köyün içinden akarak yolun altından denize kavuşan Çağlayık deresine paralel kurulan kamplar olması nedeniyle kanalizasyon alt yapı sistemi olarak bu derenin  kullanıldığı ve ordan da foseptiğin Akdeniz’e bırakıldığı anlaşılıyor. Yani Akkuyu NGS daha kurulmadan Akdeniz’i kirletiyor!

Çağlayık deresi

Musluk suyundan ayrı bağ bahçe sulamak için kullandığı dere suyundan vazgeçmek zorunda kalan yöre halkı  kirliliğin hastalıklara yol açacak olmasından da endişeli. Köylüler sorunu Gülnar belediyesine taşıdığında ise atığın temiz olduğu, insan sağlığı açısından her hangi bir sorun teşkil etmeyeceği cevabını almışlar. Özellikle de köyün kadınlarını bezdiren diğer bir konu da Akkuyu NGS alanında patlatılan dinamitlerle, milyonlarca ton hafriyatın tozu dumanının 2 kilometre ötedeki köyün üzerine yağması. Kadınlar”Çamaşırlarımızı dışarı asamaz olduk” diyorlar.

“Erdoğan’ın Atom Santrali”nde çalışmak

Köydeki tek sorun kirlilik değil. Santralde çalışan ve kamplarda barınan işçiler için köy, hem tepedeki kampa ulaşmak amacıyla geçilen yol hem de yegane sosyalleşme imkanı sunuyor. 2023 yılında ilk reaktörün, bir yıl arayla da diğer reaktörlerin devreye girmesi hedeflendiği için iki vardiya halinde yürütülen inşaat süreci boyunca tüm gidiş ve dönüşlerde yüzlerce kişi Büyükeceli’den geçiyor. Köylüler , akşamları alkol alan işçilerin taşkınlıklarının arttığını, köyün içinden geçerken çıkardıkları gürültüye ek olarak uygunsuz davranışlarla etrafı rahatsız ettiklerini anlatıyor. Yaptıklarının hesabını sormak istediklerinde  ise aldıkları cevap çoğunlukla “Erdoğan’ın Atom Santrali”nde çalışmanın onlara bahşettiği güçle ilişkili oluyor.

Köydeki kadınlara taciz…

Santral işçilerinin kendilerinde vehmettikleri bu “güç ve iktidar alanı” anlatılanlara bakılırsa  köyün kadınlarını olumsuz etkiliyor. Bu hal, yıllar içinde Akkuyu NGS nedeniyle artan göçlere bağlı olarak daha çok yaşlı nüfusun kaldığı köyde, kadınlara yönelik çok sayıda taciz vakasının yaşanmasının da tetikleyicisi. Köylüler,  atom santralinde çalıştıkları için işçilerin etraftaki insanların yaşamını ufak birer teferruattan ibaret gördüklerini anlatıyor. Köyde halı yıkayan kadınları fütursuzca izlemek, köylünün evinin damında içki içmek, hatta sıcaktan bunalıp kendi evinin damında yatan kadının arkasına yatmak gibi tacize varan olaylar yaşanmış. Örneğin doğma büyüme Büyükeceli’li  88 yaşındaki Ahmet Amca karısını bakkala dahi göndermek istemediğini söylerken karısı da onaylayarak dertli dertli başını sallıyor;  arkadaşlarıyla köyde eskisi gibi yürüyüş dahi yapamadıklarını, işçilerin tacizlerinden bıktıkları için artık eve kapandıklarını anlatıyor.

Ahmet Amca’nın güzel bir köy evi ve geçimlik yetiştirdiği nar, limon, elma ağaçlarıyla sebze ektiği bir  bahçesi var. İşçilerin “göz hakkı”diyerek bahçeleri talan etmesinden muzdarip olan Ahmet Amca geçimini sağladığı bahçesini de koruyamadığı için evini satabilirse dört kızının taşındığı Bodrum’a yerleşmek istiyor. Büyükeceli’den okurlarımıza bir mesajı olup olmadığını sorduğumda bana son sözleri “Biz talim ettik. Bu fakir halk düştü, düşenin dostu olmaz çocuğum”oluyor…

Hırsızlık vakaları

Köyde yaşanan bir diğer sorun ise hırsızlıklar… 6 yıldır Büyükeceli Muhtarı olarak görev yapan Serdar Sarı tacizlere ek olarak ortaya çıkan hırsızlıklar nedeniyle güvende hissetmediklerini anlatıyor. Daha önce kapılarını kilitleme ihtiyacı bile duymazken son dört aydır huzurlarının kaçtığını, iki cep telefonu çalınması nedeniyle temkinli yaşamak zorunda kalmaktan bunaldıklarını ekliyor. Köyde olur olmaz her yere giren işçilerin camide yatıp kalkmaları Büyükeceli Camii imamının dahi tepkisini çekmiş. Köydeki nüfusun böyle ani ve sorunlu şekilde artmasından rahatsız olmayan bilakis mutluluk duyan yegane yerler ise köyün girişinde ve yolun karşı tarafındaki bakkal dükkanları, zira içki ve sigara satışı her geçen gün artıyor.

4000 çift “göz hakkı”!

Roinworld değil sanki Ruinworld!

Kuşkusuz bu yaşananlar; işçilerin kişilik ve kimliklerinden çok barındıkları kamplardaki altyapı hizmetlerinin insanca yaşam koşulları sunmaktan uzak oluşuyla, dahası onların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayamamasıyla ilgili. Kamp yerleşkesini kuran ve işletme hakkına sahip olduğu anlaşılan Roinworld şirketi, kamptakilerin insan olduğundan bihaber göründüğü için adı Türkçe dünyayı “mahvetmek” anlamına gelecek şekilde ruinworld olarak değiştirilse yeridir. Web sitesinde yazdığına göre İspanyol menşeili olan ve 2007 yılında kurularak İspanya, Rusya, Bangladeş ve Türkiye’deki projelere barınma desteği sağladığından bahsedilen şirketin, her nasılsa tüm destek projeleri yalnızca Rosatom tarafından kurulan nükleer santrallerle ilgili. Üstelik web sitesinde istihdam şıkkı tıklanınca sayfa otomatikman İngilizceden Rusça sayfaya geçiyor. İngilizce butonuna basarak daha fazla bilgi almaya çalışırken hata/error”veren web sitesinde, Türkçe bilgi ise yok denecek kadar az.

Küreselleşme maskesiyle İspanyol taklidi yapan ve işçilerde toplumsal ve psikolojik sorunlara yol açan şirketin yine bir Rosatom iştirakı olduğu açık. Çalışanların Rusya’da votkaya sığındığı gibi Türkiye’de de alkole sığınmasını beklediği de. Ancak gerek Rosatom gerekse Rosatom’a faaliyet alanı açan hükümete hatırlatmak isteriz ki Rusya’nın tundralarından farklı olarak maki bitki örtüsünün hakim olduğu, ortalama sıcaklığın yaz aylarında  25-30, kış aylarında ise 20 derecelere vardığı Büyükeceli  yukarıda bahsettiğim olanaksızlıklarla birlikte işçileri delirtebilir. Yerelin iklimsel ve kültürel özellikleri gözardı edilirse dünyanın ilk alkol çarpması kaynaklı reaktör kazası Türkiye’de yaşanabilir.

Sinop Abalı köylülerine ders

Büyükeceli’de yaşananlar Türkiye ve dünyaya olağanüstü güvenlik gerektiren nükleer santrallerde işçilerin askeri düzen ortamında,  nasıl çalıştırıldıklarını göstermesi açısından önemlidir. Japonya’nın nükleer santral projesinden vazgeçmesiyle Rosatom’un Sinop projesiyle de ilgilenebileceğine işaret eden haberler bağlamında bu yaşananların İnceburun Mevkiindeki Akliman’a bağlı Abalı Köyü yakınına kurulmak istenen nükleer santralde çalışmayı hayal edenlere örnek olması ümit edilebilir. Köylüler kendilerine verilen iş ve aş vaatlerinin tutulmayacağını şimdiden görebilmeli ve köylerine, toprağına, havasına, suyuna sahip çıkmalı; nükleer beladan uzak durulması için uğraşan nükleer karşıtlarıyla dayanışma göstermelidir.

Büyükeceli’nin ölmez ağacı nam-ı diğer “zeytin”

Kuşkusuz Büyükeceli’de yaşananları salt Sinop’a ve diğer potansiyel projelere örnek olması için anlatmadım . Türkiye genelinde Akkuyu NGS projesinin daha fazla ilerlememesi için ulusal ve uluslararası düzeyde birlik oluşturarak geleceği geri dönüşü olmayan şekilde karartma ihtimalinin önüne geçilmelidir. Zira aylar önce haberini aldığımız Akkuyu’daki çatlak sandığımızdan çok daha derin olmasa santral şimdiden sorun yaratıyor olmazdı.

(Yeşil Gazete)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir