Akkuyu’daki Çatlağın Üstü Kapatılmamalı

*Görsel: Pınar Demircan/Seyit Saatçi

Kuralına göre yapılmayan işler, uzmanların uyarılarının umursanmaması ve yetkin olmayan yetkililerin sorumsuzluğu neticesinde son on yıl içinde Soma Maden Kazasını, Pamukova, Çorlu ve Eskişehir tren kazalarını yaşadık. Uzmanlar, bilim insanları Akkuyu NGS’nin zemininin inşaata uygun olmadığını söylüyor.

Peki uygunsuzluklara ek olarak uygulama ve denetimdeki eksiklerin gölgesinde “aynı gemideki 82 milyon” yola birlikte devam edebilir mi?

Geçen hafta, Mersin’de yapımına başlanmış olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali(NGS)’nin temelinde çatlakların oluştuğunu öğrendik.

Oysa bir nükleer santralin inşaatı en yüksek güvenliğin ve her açıdan sağlamlığın tesis edilmesi gereken bir yapıdır ve temel inşaatında sorun yaşanması kabul edilemez.

Nitekim tarih boyunca dünya genelinde bilinen benzer bir vaka da bulunmamaktadır. Ancak, bu olayı on ayın sonra hadise tekerrür ettiğinde bir şekilde basına sızdığı için öğrenmemiz de başlı başına üzerinde durulması gereken bir konudur. Üstelik Akkuyu NGS, inşaatın temelinde çatlak oluştuğunu doğrularken Rus Rosatom Şirketi yalanlamaktadır…

Daha vahimi, olayın üzerinden 2, 5 hafta geçmiş olmasına rağmen ne hükümetten ne nükleer konularında en yetkili makam olan Nükleer Düzenleme Kurumu’ndan ne de Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK)’ndan bir açıklama yapılmamış olmasıdır.

Anlaşılan o ki, konunun muhatabı olan siyasi yetkililer sessiz kalarak meselenin unutulmasını ummaktadır. Akkuyu NGS inşaatındaki çatlak haberinin üstüne Rosatom’un yalanlamalarıyla örtüşen sis perdesi bu yazının görseline[*] ilham olmuştur.

“Bir felakete neden olmadan durdurulması gerek”

Akkuyu NGS’nin temelindeki çatlaklardan teknik açıdan da bir çok soru işareti yayılmaktadır. Türkiye Mimar ve Mühendisler Birliği Odası’nın da (TMMOB) bir kaç gün önce basın bülteni aracılığıyla kamuoyuna bir kez daha duyurduğu gibi inşaatın temelinde çatlak oluşmasına uzanan süreç uzmanların, bilim insanlarının Akkuyu’nun zemin yapısının bir nükleer santral kurulması için uygun olmadığı
yönündeki uyarıları dikkate alınmadığı için yaşanmıştır.

Özetle TMMOB tarafından vurgulandığı gibi, “Kamu güvenliği açısından çok önemli bir tesis. Bir kaza olması durumunda telafisi olanaksız büyük felaketlere neden olacağı bilinen bir gerçek.

“Temel çatlağı gibi ileride büyük yıkımlara neden olabilecek teknik hataların yapılmış olması kabul edilemez.Çatlaklar TAEK tarafından tespit edildi, dolayısıyla yürütücü şirketin yalanlaması bir anlam ifade etmez. Bir felakete neden olunmaması için yapım çalışmalarının durdurulması gereklidir.”

Temel çatlatan zemin üstüne daha en az 10 bin ton yük

Peki Akkuyu NGS’deki inşaat durdurulmazsa ne olacak? Gelin bunu anlamak için Akkuyu NGS’ye inşa edilmesi planlanan Rosatom ürünü AES 2006 tipindeki VVER 1200 reaktörünün ilk örneğini teşkil eden Rusya’daki Novovoronezh 2 Nükleer Santrali’ne bakalım.

Rosatom’a teknik altyapı desteği veren tedarikçi şirketin web sitesinde yer alan bilgiye göre, iki adet VVER 1200 reaktörünün ağırlığı muhafaza kapları, ortak buhar jenaratörü, pompaları, basınç kompresörü gibi ekipmanlarıyla tam 3500 ton!

Dolayısıyla Rus uzmanlardan da teyit ettiğim üzere reaktörlerin inşaatı tamamlandığında Akkuyu NGS’deki Nükleer Ada diye bilinen kısıma binecek olan yükün toplam ağırlığı en az 10 bin ton civarındaz olacak.

Halihazırda Akkuyu NGS’ye 30 kilometre mesafedeki Ecemiş fay hattının bulunduğunu, üstelik Fukuşima nükleer felaketinden sonra yeni teknolojilerle yapılan taramaların yeni fay hatlarınıgösterebildiğini de buraya not düşmek isterim. Yani Akkuyu NGS’nin kurulmak istendiği bölgede yer bilimi uzmanlarının da daha önceden işaret ettiği Kıbrıs Dalma Batma Çukuru gibi, araştırılması halinde başka yeni fay hatlarının bulunması da muhtemel.

Bu bağlamda sorumuz büyük ölçüde şöyle: fay hatlarının %98’i aktif olan ülkemizin depremi tolere edemeyecek nitelikteki bir bölgesinde bir inşaat temeli dahi tutmazken buraya 10 bin tonluk yük bindirecek 4 reaktörün inşa edilmesini siyasi iktidar gerçekten kendi vicdanında tartabiliyor mu?

“82 milyonluk Türkye gemisinin yolcularıyız”

19 Mayıs 2019 günü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması için 100 yıl önce o ilk adımın atıldığı Samsun’da bugünkü siyasetin önde gelen isimleri bir aradaydı. İstanbul’daki yerel seçimin yenilenmesi için enflasyon artışına, Türk Lirasının değer kaybına rağmen adeta zamanın durdurulduğu bir dönemde 100. yıl vesilesiyle millet, birlik, beraberlik kelimeleri telaffuz edildi.

“82 milyonluk Türkiye gemisinin yolcularıyız. İçeride ne yaşanırsa yaşansın, geminin gövdesinin sağlam kalmasına, motorlarının işlemeye devam etmesine, rotasından sapmamasına katkıda bulunmak hepimizin görevidir” denildi.

Bu sözlere karşılık, Akkuyu NGS’nin inşaatına tüm uyarılara rağmen devam edilirse Çernobil Nükleer Felaketi’nin SSCB üzerindeki etkilerini hatırlatmak isterim:

Çernobil Nükleer Felaketi SSCB’nin sonu oldu

26 Nisan 1986 yılında bugünkü Ukrayna sınırları içinde kalan fakat o dönemde eski Rusya, diğer bir deyişle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği(SSCB) sınırları içindeki ve SSCB ordusunun kumandasındaki Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen felaket hükümetle halkları arasında var olan mesafeyi ve güvensizliği derinleştirdiği için SSCB’nin dağılmasını tetiklemiştir.

Kaza meydana gelmeden önceki dönemde uzmanlar, bilim insanları nükleer santralin teknolojik alt yapısındaki eksiklikleri tespit etmiş ve uyarılarda bulunmuşsa da hükümet tarafından dikkate alınmamışlardı. Nihayet kazanın ardından yönetimin gerçekleri gizlediği gibi toplum sağlığını da gözetmemesi toplumun yönetime karşı azalan güvenini tümden kaybetmesine yol açmıştır.

Türkiye, Akkuyu NGS inşaatındaki çatlaklar üzerine mecliste soru önergesi sunan, araştırma önergesi veren siyasi partileriyle, basın bültenleri yayımlayan,beyanatlarda bulunan sivil toplum örgütleriyle, meslek örgütleriyle, aktivistleriyle, bilgi isteyen gazetecileriyle, 82 milyon olarak siyasi iktidardan ve kurumlarından bir açıklama beklemektedir. Tam da TMMOB’un vurguladığı şekliyle Akkuyu’daki
çatlağın üstü kapatılmamalıdır!

[*] Dünya çapında ödüllü karikatür sanatçısı , Sinoplu Seyit Saatçi’ye bu yazıma çizimiyle verdiği katkı için teşekkür ederim.

Pınar Demircan

Bu yazı Yeşil Gazete ve Bianet’te 25 Mayıs 2019 tarihinde yayımlanmıştır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir