‘Akkuyu’da yaşananlar nükleer enerjiyi savunanların bile karşı çıkmasını gerektirecek kadar vahim’

Azami güvenlik gerektiren nükleer tesislerde daha inşaat aşamasında böyle kazalar meydana geliyor ve gerçekler halktan gizleniyorsa, genel nükleer risklerin de ötesine geçildiğini söyleyen nukleersiz.org Koordinatörü Pınar Demircan, ‘Akkuyu NGS’de yaşananlar nükleer enerjiyi savunanların bile karşı çıkmasını gerektirecek kadar vahim’ dedi.

For English :

Mersin’in Gülnar ilçesinde inşasına devam edilen   Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde (NGS) 19 Ocak salı günü akşam saatlerinde meydana gelen ve çevredeki  evlerin, arabaların camlarının kırılmasına neden olan patlama hakkındaki belirsizlik devam ediyor.

Mersin Valiliği ve Akkuyu Nükleer A.Ş’den yapılan açıklamalarda patlamanın planlı bir şekilde yapıldığı söylense de olayın arka planındaki detaylar ile patlamanın halihazırda reaktörlerin oturtulacağı zemine, santral inşaatına veya çalışanlarına zarar verip vermediğine dair bilgiler paylaşılmadı.

‘İş yapma biçimleri güvenlik tehlikesinin kaynağı’

Devamını Oku

[2020’nin ardından] Nükleer enerjinin maskesi düştü, zirvede nükleer enerjiyle sıvanamayan güneş!

2020, Covid 19 korkusu nedeniyle  dünya genelinde maske ile tanışılan bir yıl olurken, nükleer enerji açısından tam tersi şekilde gelişti. Nükleer enerji santrallerinin özellikle güneş enerjisi yatırımları karşısındaki dezavantajlı konumu inkar edilemez düzeye geldi, nükleer santrallerin maskesi düştü.

2020, nükleer santrallerin promosyoncuları tarafından bile “yenilenebilir enerji” şeklinde lanse edilmesinden vazgeçtiği, güneş enerjisinin maliyet ve verimlilik hesaplarıyla zirveye oturduğu bir yıl oldu. Uzunca bir süre “karbonsuz enerji” olarak tanıtılan, direkt karbon salmasa dahi direkt radyasyon salan, gerek denizin gerekse atmosferin sıcaklık artışını tırmandıran etkileriyle nükleer yakıt çevrimi  içinde küresel negatif etkilere haiz olan atık sorunu genel anlamda yani dünya çapında deneyimlenmediği için yeterince anlaşılamayan  nükleer enerji, bu açılardan değilse de kârlılık planlarını desteklemediği için sınıfta kaldı.  Nihayet nükleer karşıtlarının yıllardır haykırdığı bir gerçeği iş insanları da kaçınılmaz şekilde ve yüksek sesle kabul etti: Nükleer enerji tesisinin inşaatı maliyetlidir, pahalıdır, uzun sürer; nükleer enerji üretimi  maliyetlidir, verimli değildir, risklidir, öngörülemeyen maddi manevi maliyetlere enerji üretimi dışındaki motivasyonlar için katlanmak demektir.

Devamını Oku

Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’nın başarısı için

“Şimdi dünyaları yok eden ölümün kendisi oldum. Sanırım hepimiz düşündük bunu, o ya da bu şekilde…” [1]

1945 yılında Manhattan Projesi kapsamındaki Trinity (Üçlü) Test’in ilkini New Mexico- Alamogordo’da gerçekleştirdiklerinde, bombanın yapım sürecinde görevli olan fizikçi Robert Oppenheimer nükleer patlamanın etkisi karşısındaki hissiyatını Hinduların Kutsal Kitabı Bhagavad Gita’dan bir alıntıyla ifade eder. Onun bu sözleri yüzeysel bir değerlendirmeyle “güç sahipliğinin dışavurumu” sanılarak yıllarca yanlış yorumlanmışsa da James Hijiya’nın “The Gita of Oppenheimer (Oppenheimer’ın Gitta’sı) makalesinde ışık tuttuğu perspektiften bakınca sözlerinin dünyayı yok edebilecek bir ölüm makinası inşa etmek zorunda kalmanın vicdani ağırlığıyla baş etme çabasının itirafı olduğu anlaşılır [2].

Devamını Oku