Espoo Sözleşmesi’nin örtük ihtimallerini bu defa Sinop Nükleer Santral Projesi için değerlendirelim.
Mevcut yasalar uyarlanmış, hukuk tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmişse mücadelenin bu ayağını sınır ötesine doğru uzatmak bir seçenek olmanın ötesinde midir? Geçen hafta Akkuyu Nükleer Santrali‘yle ele aldığımız Espoo Sözleşmesi‘nin örtük ihtimallerini bu defa Sinop Nükleer Santral Projesi için değerlendirelim.
Türkiye’de biri bitmeden ikincisinin kurulması için Sinop’un işaret edildiği nükleer santral projesine dünyanın ikinci büyük nükleer felaketinden iki yıl sonra karar verildi. Fukuşima’dan yükselen radyoaktif etkilere dair kabuslar dünya kamuoyu tarafından da görülmeye başlamışken Japonya ile hükümetlerarası anlaşma 2013 yılında imzalandı. “Hatalarımızdan ders alıyoruz!” mottosuyla ülke içinde yaşanan korku ve paniğin sevk ettiği nükleer santralleri tekrar çalıştıramama ihtimaliyle dünya nükleer endüstrisinin imajını kurtarmak adına en “akılcı” yol, şirketleşen dünyanın pazarlama mantığına uygun olacaktı. Kullanamadığını parlatarak satmak gibi bir stratejiyle bu sermaye yoğun riskli teknoloji ve binlerce insan kaynağına yönelik yeni müşteri küresel piyasada nasılsa bulunabilirdi…
Devamını Oku