HALK SAĞLIĞI BİLİMİ AÇISINDAN TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU’NUN ÇERNOBİL KAZASI SONRASI RADYASYON ÖLÇÜMLERİ VE DOZ HESAPLARININ DOĞRULUK VE GÜVENİLİRLİĞİ-I:

GENEL DEĞERLENDİRME

Umur Gürsoy, sonbursali@yahoo.com

ABSTRACT

Bu araştırmada Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) 2006 yılında yayımladığı “20. Yılında Çernobil Serisi” dokümanlarından yararlanılarak yapılan incelemede, radyasyon dozu hesaplamalarının dayandırıldığı Türkiye için toplumun açık havada kalma süreleri ve besin üretimi ve tüketimi ile ilgili ulusal Ulusal Besin ve Radyasyon Durumu için Ülke Karakter/Veri Tabanı (Profile/Data Base) ve kaza öncesi için ülkeyi temsil edebilecek radyasyon ölçümleri olmadığı için ve söz konusu TAEK raporlarının multidisiplinerlik ve kaynakça yazımı gibi kimi genel bilimsel güvenilirlik ilkeleri bakımından halk sağlığı ve çevre sağlığı bilimi bakışı ile genel anlamda dahi güvenilir ve doğru olmadığı ortaya konmuştur.

Anahtar sözcükler: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Çernobil Nükleer Kazasının Türkiye Sonuçları, Nükleer Santral Karşıtı Bilim İnsanları Bildirisi, Bilimsel Güvenilirlik, Ülke Karakter/Veri Tabanı (Profile/Data Base), Gün Boyu Açık Havada Kalma Faktörü, günlük zaman özellikleri, time-activity profile, Multidisiplinerlik, İktisaden faal nüfus.

GİRİŞ VE AMAÇ

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Nisan 2006’da, Çernobil Nükleer Santralı Kazası Felaketi’nden tam 20 yıl sonra, 20. Yılında Çernobil Serisi raporlarını ve Çernobil Arşivi Veri Tabanını yayımladı (1). Yaklaşık 4 ay sonra Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi Başkanlığı kamuoyundan gelen baskılarla kazadan 20 yıl sonra TAEK ölçüm ve doz hesaplarına dayandırılarak yapılan 2 yıl süren bir araştırmanın sonuçlarını basın açıklamaları yoluyla açıkladı ve “Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması” (2) başlığı ile yayımladı: 1- Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması Hane Halkı Çalışması, 2- Kanser Sıklığı Kayıt Çalışması, 3- Karadeniz Bölgesi Kanser Hastalarında ve Hasta Yakınlarında Sitogenetik Tekniklerele Biyolojik Doz Çalışması, 4- Tiroit Kanserlerinde Moleküler Genetik Düzeyde Çalışma, ve 5- Trabzon Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması Hane Halkı Çalışması.

TAEK ve Sağlık Bakanlığı (SB) raporlarından yaklaşık bir yıl sonra, 10 Mart 2007 tarihinde Nükleer santrallar yolu ile elektrik elde edilmesi, bütün diğer enerji elde etme teknolojileri ve yatırımları gibi; teknolojisi ve yer seçiminden tutun da normal çalışma koşullarında ve kazası halindeki sağlık ve çevre etkileri, beklenen fiat artışlarına rağmen süreklilik arzeden tamamen dışa bağımlı yakıt desteği gereksinimi; savaş halinde koruma zorluğu; radyasyonlu atıklarının yok edilmesi, ekonomik ömür sonu santral sökümü ve bütün bunların maliyet hesaplarına değin, bilimin bütün dallarını ve toplumun bütün çıkar gruplarını ilgilendiren teknik bir konudur.” sözleri ile başlayan çeşitli bilim alanlarından 180 bilim insanı imzalı “Nükleer Santral Karşıtı Bilim Adamları Bildirisi” başlıklı oldukça uzun multidisipliner bir bildiriyi basın yoluyla açıklandı. Bildiride savlanan konulardan bir bölümü de “İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir…Nükleer teknolojiye göre çok daha basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez, algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.” cümleleri ile anlatılıyordu (3).

Söz konusu TAEK raporları ve TAEK’in yeni 6. ve 7. raporuna temel olan Çernobil Arşivi Veri Tabanı (4) ile bir başka makalede ele alınacak olan SB’nın kazadan 20 yıl sonra yaptırabildiği “Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması” bize bu savlar hakkında kanıtlar vermektedir.

Bu makalede TAEK ve SB araştırmalarının dayandırıldığı Çernobil Sonrası Türkiye Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri’nin halk sağlığı ve çevre sağlığı bilimi açısından genel anlamda güvenilirliği ve bilimselliği araştırılmıştır.

MATERYAL VE METOD

Araştırmamız, TAEK’nun pdf formatta tamamı 606 A4 sayfa tutan 20. Yılında Çernobil Serisi: 1- Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri (Nisan 1988 yılı raporu) (70 sayfa) (5), 2- Sağlık Bakanlığı Bilimsel Kurul Raporu ve Üniversite Görüşleri (Şubat 1993 tarihli) (136 sayfa) (6), 3- TBMM Araştırma Komisyonu Raporu (15.02.1994 tarihli) (108 sayfa) (7), 4- Çernobil Nükleer Santralinin Özellikleri ve Kazanın Oluşumu (34 sayfa) (8), 5- Çernobil Kazasının Diğer Ülkeler Üzerindeki Etkileri (70 sayfa) (9), 6- Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri (2006 tarihli rapor) (120 sayfa) (10), ve 7- Türkiye İçin Doz Değerlendirmeleri (68 sayfa) (11) başlıklı raporlarının tarafımızdan okunması ve Çernobil Arşivi Veri Tabanı’nda (4) http://194.27.178.221/cernobil/sorgu/doz_menu.php adresindeki ‘Doz Hızı’ menüsündeki ‘Doz Hızı Sorgu Paneli’nde yayımlanan 850 adet il doz hesabı verileri ile http://194.27.178.221/cernobil/sorgu/menu.php adresindeki ‘Radyoaktivite Ölçümleri’ menüsündeki ‘Ölçüm Sonuçları Sorgu Paneli’nde madde veya ürün çeşidi ve alındığı yerleşim yeri yayımlanan 20.000 (yirmi bin) adet radyoaktivite ölçümü örneğinin Microsoft Office Excel 2007 programı yardımı ile ayrıştırılmasından sonra örneklerin alındığı yer, sayı, cins ve numune alınma tarihine bakılarak bilimsel yayın ve istatistik bilimi ve çevre epidemiyolojisi bakışı ile değerlendirilmesi yöntemi ile masa başında yapılmıştır. İncelenen dokümanlar 2007 yılı içinde internet ortamından okunmuştur.

BULGULAR VE TARTIŞMA

Dokümanlara göre TAEK, Çernobil’in Türkiye’ye etkilerini 57 kişiden oluşan bir teknik ekiple yönetmiştir. “Bu ekip:

  • Kaza yönetimi,
  • İdari sekreterya hizmetleri,
  • Uluslararası ilişkiler,
  • Trakya ve Doğu Karadeniz başta olmak üzere ülke çapında ölçümler ve örnek toplama işlemlerinin gerçekleştirilmesi,
  • Doz ve risk hesaplaması,
  • Ölçüm ve hesaplama sonuçlarına göre teknik kararların verilmesi
  • İthal ve ihraç edilen gıdaların etkin kontrolunu temin etmek üzere gümrüklerde ve ihracatçı birliklerinde radyasyon ölçümleri ve radyasyonsuz (radyasyondan âri) belgesi düzenlenmesi hizmetleri,
  • Basın ve halktan kişilerce talep edilen her türlü sözlü ve yazılı bilginin verilmesi” işlerinin (hepsini!) yapmıştır (7). Bu durum Türkiye adına TAEK’in ve zamanın hükümetinin Çernobil Faciasına yaklaşım düzeyinin derecesini göstermektedir.

TAEK raporları kurum raporları olup raporu hazırlayan kişiler ve akademik özellikleri, uzmanlık durumları belirtilmemiştir. TAEK Çernobil serisindeki yedi raporun 1., 2. ve 3.sünde kaynakça yoktur. Türkiye için asıl önemli olan 6. yani “Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri”(10) raporunun kaynakçası metin içi numaralı olarak verilmediği için bilimsel güvenilirliği zayıflamıştır.

TAEK tarafından yayınlanmakla birlikte sorumluluğu SB ve rapor tarihinde var olan üniversitelerin olan 2. Rapor, değil tüm bilimler topluluğu anlamında yalnızca tıp disiplinleri anlamında bile multidisipliner değildir (6). Bakanlık raporu tedavi edici tıp dallarının, gayet yetersiz ve kimi zaman komik olan üniversite raporları da onkoloji, nükleer tıp, nükleer mühendislik ve nükleer fizik alanlarının propagandası ve ‘her şeyi ben bilirimliğin’ belgeleridir1.

Sadece Ankara ve İstanbul’da yapılabildiği için havadan (deri ve solunum yoluyla) alınan ‘dış doz’ ölçümleri, ülke tamamını temsil etmeyeceği gibi yerden kişisel olarak alınan dış ışınlama dozu hesaplamaları için gereken toplum bireylerinin ‘gün boyu açık havada kalma faktörü’ (günlük zaman özellikleri-time-activity profile) (kirlilik bölgesinde yaşayan nüfusun günlük zamanını nerede geçirdiği) hesabı için Türkiye’yi temsil eden yerli veri olmadığı için (Avrupa için geçerli) yabancı veriler üzerinden yapılan kabullere göre hesaplanmıştır. Oysa, kazanın olduğu tarihlerde (Nisan-Mayıs 1986) ve onu izleyen yaz aylarında neredeyse günün erken saatlerinden hava kararıncaya kadar yaklaşık 16 saat açık havada çalışan, geceleri açık havada (evinin damında, tarlada, ormanda vb) uyuyan (gün boyu açık havada kalma süresi oranı 1 üzerinden yaklaşık 0,7 olan), tarımda iktisaden faal nüfus oranı, o yıllarda genel nüfusumuzun % 54’ünden fazladır (12). Bunlara piknik alanlarında, sokak ve oyun alanlarında oynamak, eğlenmek ve spor yapmak için bulunanlar ile güneş-deniz ve yayla turizmi için açık alanlarda kalış sürelerini arttıran ve kentleri boşaltan sayıları yazlık kent ve beldelerin üç katına varan nüfus eklenmelidir. “İnsanların çoğu (Avrupa’da nüfusun yaklaşık % 80-90) günlük zamanlarının büyük çoğunluğunu bina içlerinde geçirirler. Bununla birlikte bu zamansal oran ülkeden ülkeye ve tarımda faal kesimin genel nüfusa oranına ve pek tabii mevsimden mevsime göre değişkenlik gösterir. Ülkemizde nüfusun hangi yüzdesinin günlük zamanını bina içinde geçirdiğini bilmiyoruz. 1997 sayımına göre nüfusun % 65’i kentlerde yaşamakta ise de ülkemizde binaların önemli bölümü (özellikle 1980’li yıllara denk gelen kazanın olduğu dönemde) dış ortam havasını herhangi bir filtre sisteminden geçirmeden kullanmaktadır. Yoksul evlerinde ve çalışma koşullarının kötü olduğu büyük bir sanayi kesimi iç ortam havasıyla iç ortam havası ayırımı yaptırmayacak kadar dış hava ile iç içe yaşar. 1990 yılında % 53,66 olan ülkemizin tarımda iktisaden faal nüfusu (12 yaş ve üstünkilerde tarım, ormancılık, balıkçılık iş kollarında çalışanlar), 1995’de azalmasına rağmen hâlâ ekonomik faal nüfusun % 48’dir. Bütün bunlar hava yoluyla sunuk kalınan dış ortam..” (12) radyasyon dozlarını artırır.

Kaza döneminde çoğunluğu Trakya ve Batı Karadeniz Bölgesi’nden olmak üzere “…Türkiye genelinde hava, toprak, su, gıda ve diğer pek çok numunede…. yüzbinlerce ölçüm verisi olmasına rağmen, ışınlama yollarına bağlı olarak doz hesaplarının yapılabilmesi için gereken sistematik ölçümlerin çeşit ve sayıda yetersiz olması nedeniyle….”(11)Türkiye toplumunun yaşam ve beslenme alışkanlıklarını, besin çeşitliliğini ve bunların coğrafi ve mevsimsel üretim özelliklerini temsil eden yeter sayıda ve Türkiye evrenini temsil eder örneklem düzeyinde radyasyon ölçümü örneği alın(a)mamıştır. “Kaza sonrası ülkemizde çok sayıda toprak örneği alınmış ve ölçülmüştür. Ancak toplanan örneklerin çoğunun derinlikleri ve toprak özellikleri bilinmediğinden, hesaplarda kıyı şeridimiz boyunca farklı tarihlerde standart yöntemle alınan toprak örneklerinin ölçülen radyoaktivite değerleri kullanılmıştır (26, 29, 30).”(11). TAEK dokümanlarına göre 1986 öncesi alınan örneklerin çoğu numune alma standardına uygun olmadığından (fakat herhangi bir hata sakıncası olmadığı vurgulanarak) 1990-1995 ölçümleri formül kullanılarak 1986 için oluşturulmuş Türkiye için kümülatif (birikimli) 1-50 yıllık alınan radyasyon dozu böyle bulunmuştur (11). Ne var ki 1990-1995 ölçümleri formül ile 1986 dozuna çevrilen radyasyonun % 90’ı birinci yılda (1986) alındığı ifade edilmektedir. Özellikle etkin (efektif) yarılanma ömrü 1024 gün olmakla birlikte bunu hesaplayabilmekte kullanılan fiziksel yarı ömrü 8 gün olduğu için (13) Türkiye’nin kazadan etkilenme tarihlerinde insanlarımızın tiroidi etkilediği halde büyük çoğunluğu besin ve toprakta artık bulunmayan I131’in ölçümlerinin kazadan 6-11 yıl sonra nasıl yapıldığı ve doğruluğu merak edilmelidir. Aynı yöntem alınan diğer radyasyon alınımları için de geçerlidir. Gerçek alınan doz 11 yıl sonra çeşitli fizik etkinlerle çok aza düşmüş olmasına rağmen gerçekte kaza tarihinde vücuda giren ve onu etkileyen biyolojik doz çok daha fazladır. Pek çoğu kaza ve radyasyon yüklü bulutların Türkiye’ye giriş tarihi açısından kritik zamanları içermeyen yer ve tarihlerde alınmış ve hesaplamalara esas olan 20 bin örnek dışındaki daha kıymetli ve temsil edici olmasına rağmen yüz binlerce ölçüm örneği (uluslararası standartta numune almasını bilmeme, iş yoğunluğu nedeniyle fiziksel olarak numune almaya yetişememe, aldığı numuneyi iyi etiketlememe veya ölçüm aygıtlarını yetersizliği nedeniyle değerlendirilememe vb gibi nedenlerle) kullanılamaz veri olmuştur.

Kazadan önce ve şimdi için ülkemizin Ulusal Besin ve Radyasyon Durumu için Ülke Karakter/Veri Tabanı (Profile/Data Base) ve toplumun besin tüketimi ve tüketim alışkanlıkları ile ilgili (örneyin neyi, ne zaman, nasıl ve ne kadar kimin yediği) Türkiye’yi temsil eden bir araştırma yoktur (14, 15). Bir maddedeki kirliliğin varlığı ve toplumsal zararının az veya çokluğu önceki yıllar verisi ve ne kadar tüketildiğinin bilinmesi ile karşılaştırılarak bilinebilir. Besinlerle alınan radyasyon doz hesapları kazanın olduğu tarihlerde bulunmayan ve 1987 ve 2004 yıllarında yayımlanan Türkiye beslenme alışkanlıkları ve tüketimi ile ilgili iki araştırmanın ve SB Kanser Savaş Daire Başkanlığı ve H.Ü. Beslenme ve Diet Danışmanı Başoğlu ile 2005 yılında yapılan kişisel konuşma verilerine dayandırılmıştır (TAEK 7. Rapor: Türkiye İçin Doz Değerlendirmeleri 16,17,18 numaralı kaynakları) (11). Son iki kaynağın yaklaşık 20 yıl öncenin şimdi çok büyük bir hızla değişmiş bulunan besin tüketim ve yaşam alışkanlıklarını temsil etmesi ve doz hesaplarını güvenilir kılması zordur.

SONUÇLAR VE ÖNERİLER

Bir maddedeki kirliliğin varlığı ve toplumsal zararının az veya çokluğu önceki yıllar verisi ve ne kadar tüketildiğinin bilinmesi ile karşılaştırılarak bilinebilir. Ulusal Besin ve Radyasyon Durumu için Ülke Karakter/Veri Tabanı (Profile/Data Base) ve toplumun besin tüketimi ve tüketim alışkanlıkları ile ilgili Türkiye’yi temsil eden bir araştırma için ulusal bir istenç ve istatistiksel-bilimsel alt yapı 1986 öncesinde de şimdi de yoktur. TAEK yasaklı bir dönemin yasası ile kurulmuş ve bilimsel özerk kurullara sahip olmayan bilimsel denetim dışı bir kurumdur. Kaldı ki aynı dönemin bir başka yasası ile yönetilen üniversitelerimizin dahi bilimsel yönden özerk ve özgür bilimsel denetime sahip olduğu söylenemez. Bunu devlet adına yapabilecek multidisipliner bir ‘halk sağlığı okulu’muz yoktur.

TAEK bilimsel ve özerk bir kurum değildir. Radyasyon ölçüm sonuçlarına dayandırılarak bilimsel araştırma yapılamaz, başlatılamaz (2). Üniversitelerimiz özellikle nükleer enerjinin sağlık ve çevre sağlığı risklerini denetleyebilecek yetişmiş akademik ve araştırmacı personel kapasitesi ve ölçüm aletleri açısından yeterli ve TAEK’i denetleyebilecek kapasite ve özerkliğe sahip değildir. TAEK’un ve üniversitelerimizin bu özellikleri sürdüğü sürece halen ülkemizde bulunmaması büyük bir şans olan ve çok büyük çevresel risklere gebe olduğu her gün bir başka nükleer kaza haberi ile ortaya çıktığı için dünya çapında zaten kabul görmeyen nükleer santralların ülkemize yapılması bilimsel bir risk değerlendirmesi ve kararı sonucu olamaz. Bu nedenle pek çok ve kendi kendine yetecek kadar temiz ve yenilenebilir enerji kaynağına sahip ülkemize nükleer santral yapılmamalıdır. Nükleer Santral Karşıtı Bilim İnsanları Bildirisi’nde de sözü edildiği gibi ülkemiz “nükleer santral ve nükleer bomba yapma teknolojisini oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci’” ve bilimsel, hukuksal, ahlâki ve demokratik altyapıya kavuşuncaya kadar nükleer santral yatırımını düşünmemelidir. Çevre koruma sicili çok bozuk olan ülkemiz ve onu yöneten hükümetler, en azından bu konuda kendini kanıtlayıp güven sağlayıncaya kadar bu böyle olmalıdır.

Bunun tersi olduğunda ise İktidarların, Mayor’un sözcükleriyle: “basitçe görmezden gelerek, müdahale etmede yetersiz kalarak, önlem almayı reddederek, hukuki biçimciliğin ve politik felcin birbirini takviye ettiği karmaşık ve mükemmeliyetçi uygulamaların arkasına sığınarak halkı sömürmesine ve baskı altın almasına” (16) destek veren bilim insanlarının ve aydınların ihaneti hoşgörülmemeli, bağışlanmamalı ve cezasız kalmamalıdır.

KAYNAKLAR

  1. TAEK (2006), “20. Yılında Çernobil”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  2. T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı (2006), “Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması”, Ankara.
  3. Nükleer Santral Karşıtı Bilim Adamları Bildirisi, 10 Mart 2007, http://www.uzaklar.net/categories/6-Ekoloji-ve-Cevre-Sorunlari adresine yapılan 20.08.2007 tarihli ziyaret.
  4. TAEK (2006), “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Çernobil Kazası Ölçüm Sonuçları”, http://194.27.178.221/cernobil/sorgu/index.php adresine 2007 yılı içinde yapılan ziyaretler.
  5. TAEK (2006), “Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri (Nisan 1988 tarihli rapor)”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  6. TAEK (2006), “Sağlık Bakanlığı Bilimsel Kurul Raporu ve Üniversite Görüşleri (Şubat 1993 tarihli rapor)”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  7. TAEK (2006), “TBMM Araştırma Komisyonu Raporu (15.02.1994 tarihli)”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  8. TAEK (2006), “Çernobil Nükleer Santralinin Özellikleri ve Kazanın Oluşumu”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  9. TAEK (2006), “Çernobil Kazasının Diğer Ülkeler Üzerindeki Etkileri”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  10. TAEK (2006), “Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  11. TAEK (2006), Türkiye İçin Doz Değerlendirmeleri”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  12. Gürsoy, U. (2004) , “Enerjide Toplumsal Maliyet ve Temiz ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Türk Tabipleri Birliği Yayını, s. 73, 2004, Ankara.
  13. Gürsoy, U. (2005),”İyonlaştırıcı ve İyonlaştırıcı Olmayan Işınım: Kaynakları, Sağlık Zararları, Denetleme ve Korunma”, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi IV. Sınıf Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yayınlanmamış Ders Notu, Antalya.
  14. WHO (1989), “Evalation of Programmes to Ensure Food Safety”, Geneva.
  15. Gürsoy, U. (1992), “Halk Sağlığı Laboratuvarı Hizmetlerinde Verimlilik”, III. Halk Sağlığı Kongresi Bildiri Özetleri Kitapçığı:81, 30 Nisan-2 Mayıs 1992, Ankara.
  16. Mayor, F., Forti, A. (1997), “Bilim ve İktidar”, 4. basım, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara.

1 Bu konuların ayrıntısı başka bir araştırmanın konusu yapılacaktır (Y.N).

HALK SAĞLIĞI BİLİMİ AÇISINDAN TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU’NUN ÇERNOBİL KAZASI SONRASI RADYASYON ÖLÇÜMLERİ VE DOZ HESAPLARININ DOĞRULUK VE GÜVENİLİRLİĞİ-II:

ÖLÇÜMLERİN BİLİMSEL KULLANILABİLİRLİĞİ, DOĞRULUĞU VE TÜRKİYE’Yİ TEMSİL EDEBİLİRLİĞİ

Umur Gürsoy

ABSTRACT

Bu araştırmada Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) 2006 yılında yayımladığı “20. Yılında Çernobil Serisi” dokümanlarından yararlanılarak, Çernobil sonrası TAEK radyasyon ölçümlerinin ve bunları temel ve kaynak alarak yapılan Türkiye radyasyon doz ve hız hesapları ve başka araştırma sonuçlarının halk sağlığı ve çevre sağlığı bilimi bakışı ile güvenilir ve doğru olmadığı ve Türkiye’yi temsil etmediği ortaya konmuştur.

Anahtar sözcükler: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Çernobil Nükleer Kazasının Türkiye Sonuçları, Çernobil Sonrası Radyasyon Ölçümleri,Bilimsel Güvenilirlik.

GİRİŞ VE AMAÇ

Bilindiği gibi, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK), Çernobil Nükleer Santralı Kazası Felaketi’nden tam 20 yıl sonra, 20. Yılında Çernobil Serisi, Çernobil Arşivi Veri Tabanı ve Çernobil Nedeni İle Aldığınız Dozu Kendiniz Hesaplayabilirsiniz (1) başlıkları ile 2006 yılı Nisan ayında yayımladığı belgelerden yaklaşık 4 ay sonra kamuoyundan gelen baskılarla kazadan 20 yıl sonra Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi Başkanlığı 2 yıl süren sözde bir araştırmanın sonuçlarını basın yoluyla açıkladı ve araştırmanın birleşenlerini “Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması” başlığı ile yayımladı (2).

TAEK ve Sağlık Bakanlığı (SB) raporlarından yaklaşık bir yıl sonra, 10 Mart 2007 tarihinde farklı bilim disiplinlerinden 180 bilim adamı imzalı oldukça uzun multidisipliner bir “Nükleer Santral Karşıtı Bilim Adamları Bildirisi” basın yoluyla açıklandı. Bildiride savlanan konulardan bir bölümü de “İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir… Nükleer teknolojiye göre çok daha basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez, algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.” cümleleri ile anlatılıyordu (3).

Söz konusu TAEK raporları ve TAEK’in Nisan 2006 tarihli 6. ve 7. raporuna temel olan Çernobil Arşivi Veri Tabanı (4) bize bu savlar hakkında kanıtlar vermektedir.

Bu araştırmada Türkiye Radyasyon dozu ve hızı hesaplarının ve SB araştırmalarının dayandırıldığı TAEK Çernobil Sonrası Türkiye Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri’nin halk sağlığı ve çevre sağlığı bilimi yönünden doğruluğu, güvenilirliği, geçerliliği ve istatistik olarak Türkiye’yi temsil edebilirliği incelenmiştir.

MATERYAL VE METOD

Araştırmamız, TAEK’nun tamamı 606 A4 sayfa tutan 20. Yılında Çernobil Serisi: 1- Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri (Nisan 1988 yılı raporu) (70 sayfa) (5), 2- Sağlık Bakanlığı Bilimsel Kurul Raporu ve Üniversite Görüşleri (Şubat 1993 tarihli) (136 sayfa) (6), 3- TBMM Araştırma Komisyonu Raporu (15.02.1994 tarihli) (108 sayfa) (7), 4- Çernobil Nükleer Santralinin Özellikleri ve Kazanın Oluşumu (34 sayfa) (8), 5- Çernobil Kazasının Diğer Ülkeler Üzerindeki Etkileri (70 sayfa) (9), 6- Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri (2006 tarihli rapor)(120 sayfa) (10), ve 7- Türkiye İçin Doz Değerlendirmeleri (68 sayfa) (11) başlıklı raporlarının tarafımızdan okunması ve Çernobil Arşivi Veri Tabanı’nında (4) http://194.27.178.221/cernobil/sorgu/doz_menu.php adresindeki ‘Doz Hızı’ menüsündeki ‘Doz Hızı Sorgu Paneli’nde yayımlanan 850 adet il doz hesabı verileri ile http://194.27.178.221/cernobil/sorgu/menu.php adresindeki ‘Radyoaktivite Ölçümleri’ menüsündeki ‘Ölçüm Sonuçları Sorgu Paneli’nde madde veya ürün çeşidi ve alındığı yerleşim yeri yayımlanan 20.000 (yirmi bin) adet radyoaktivite ölçümü için alınan örneğin Microsoft Office Excel 2007 programı yardımı ile ayrıştırılmasından sonra örneklerin alındığı yer, sayı, cins ve numune alınma tarihine bakılarak bilimsel yayın ve istatistik bilimi ve çevre epidemiyolojisi bakışı ile değerlendirilmesi yöntemi ile masa başında yapılmıştır. İncelenen dokümanlar 2007 yılı içinde internet ortamından okunmuştur.

BULGULAR VE TARTIŞMA

TAEK, Çernobil’in Türkiye’ye etkilerini 57 kişiden oluşan bir teknik ekiple yönetmiştir. Kaza döneminde çoğunluğu Trakya ve Batı Karadeniz Bölgesi’nden olmak üzere “…Türkiye genelinde hava, toprak, su, gıda ve diğer pek çok numunede…. yüz binlerce ölçüm verisi olmasına rağmen, ışınlama yollarına bağlı olarak doz hesaplarının yapılabilmesi için gereken sistematik ölçümlerin çeşit ve sayıda yetersiz olması nedeniyle….”(11)Türkiye toplumunun yaşam ve beslenme alışkanlıklarını, besin çeşitliliğini ve bunların coğrafi ve mevsimsel üretim özelliklerini temsil eden yeter sayıda ve Türkiye evrenini temsil eder örneklem düzeyinde radyasyon ölçümü örneği alınamamıştır. “Kaza sonrası ülkemizde çok sayıda toprak örneği alınmış ve ölçülmüştür. Ancak toplanan örneklerin çoğunun derinlikleri ve toprak özellikleri bilinmediğinden, hesaplarda kıyı şeridimiz boyunca farklı tarihlerde standart yöntemle alınan toprak örneklerinin ölçülen radyoaktivite değerleri kullanılmıştır (26, 29, 30).”(11). TAEK dokümanlarına göre 1986 öncesi alınan örneklerin çoğu numune alma standardına uygun olmadığından (fakat herhangi bir hata sakıncası olmadığı belirtilerek) 1990-1995 ölçümleri formül kullanılarak 1986 için oluşturulmuş Türkiye için kümülatif (birikimli) 1-50 yıllık doz böyle bulunmuştur (11). Pek çoğu kaza ve radyasyon yüklü bulutların Türkiye’ye giriş tarihi açısından kritik zamanları içermeyen yer ve tarihlerde alınmış ve hesaplamalara esas olan 20 bin örnek dışındaki daha kıymetli ve temsil edici olmasına rağmen yüz binlerce ölçüm örneği (uluslararası standartta numune almasını bilmeme, iş yoğunluğu nedeniyle fiziksel olarak numune almaya yetişememe, aldığı numuneyi iyi etiketlememe veya ölçüm aygıtlarını yetersizliği nedeniyle değerlendirilememe vb gibi nedenlerle) bilimsel olarak kullanılamaz veri olmuştur.

Kaza (1986 yılı) öncesindeki 67 ilimizin sadece 42 ile ait (doğal radyasyon) (hava) ölçüm verisi olduğundan (35’sının adı tarafımızdan biliniyor) sadece 42 ilin Çernobil sonrası radyasyon artışı karşılaştırılabilmiştir. 1986 öncesinden kalan 25 İlimize eklenen 14 yeni ilimizle1 birlikte 39 ilimizde yeni ölçümler eskilerle karşılaştırılma şansından yoksundur. Kaza sonrası 26 ilimizde ölçüm yapılmamıştır. Bu illerimiz: Ağrı, Aksaray, Ardahan, Batman, Bayburt, Bingöl, Burdur, Çankırı, Çorum, Erzincan, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, K. Maraş, Karabük, Kilis, Muş, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Siirt, Sivas, Şırnak, Tokat, Uşak ve Yalova’dır. (Bkz. Harita: 1 ve Tablo:1) (12).

Toplam 850 adet olan doz hızı ölçümü örneklerinin % 80,47’si 1986’da, % 11,65’i 1987’de, % 2,59’u 1988 ve 1989’da ve % 5,29’u da 1990 ve sonraki yıllarda yapılmıştır. 1986 yılında yapılan 684 ölçümün % 74,12’si Edirne, İstanbul, Ankara, Düzce, Kırklareli illerinde yapılmıştır. Bu oran tüm yıllar ölçümlerinin % 59,65’dir. Grafik: 1’de Ölçüm sayısı en yüksek on ilin diğer illere göre durumu görülmektedir.

Çeşitli maddelerden alınan radyoaktivite ölçümleri örnekleri toplamının (n=20.000) % 64,8’i 1986’de, % 22,8’i 1987’de alınmıştır. Alınan Radyoaktivite Ölçümleri Örneklerinin Yıllara Göre Dağılımı Grafik: 2’de görülmektedir. Örnekler 2004 yılına kadar alınmaya devam edilmekle birlikte büyük oranda 1990 yılından sonra örnek alınmamıştır.

Tablo: 1- Çernobil Sonrası Ölçüm Yapılan 49 İlin Yıllara Göre Radyasyon Doz Hızı Ölçüm Sayılarının Dağılımı

İLİN ADI19861986 Ölçümlerinin Türkiye Toplamına yüzdesi1987198819891990 +Toplam Ölçüm SayısıToplam Ölçüm Sayısının Türkiye Toplamına Yüzdesi
Adana20,24000020,24
Adapazarı30,35000030,35
Ağrı10,12000010,12
Amasya10,12000010,12
Ankara394,590000394,59
Antalya10,12000010,12
Artvin50,5912111202,35
Balıkesir111,290000111,29
Bingöl10,12000010,12
Bolu101,180000101,18
Bursa60,71000060,71
Çanakkale101,180012131,53
Çorum50,59000050,59
Diyarbakır10,12000010,12
Düzce323,760000323,76
Edirne30235,53402631436,94
Elazığ10,12000010,12
Erzincan10,12000010,12
Erzurum10,12000010,12
Eskişehir10,12000010,12
Giresun80,9414115293,41
Gümüşhane10,12000010,12
Iğdır0011130,35
İli belli değil10,12000120,24
İstanbul11413,41111312014,12
İzmir80,94000080,94
İzmit (Kocaeli)70,82000070,82
Karabük20,24000020,24
Karaman10,12000010,12
Kars10,12011140,47
Kastamonu40,47011060,71
Kırklareli202,350000202,35
Konya60,71000060,71
Kütahya10,12000010,12
Malatya20,24000020,24
Manisa30,35000030,35
Mardin10,12000010,12
Mersin40,47000040,47
Ordu101,186105222,59
Rize70,4747313617,18
Sakarya40,47000040,47
Samsun91,060005141,65
Sinop20,24000130,35
Ş. Urfa10,12000010,12
Tekirdağ172,000000172,00
Tokat10,12000010,12
Trabzon111,29150010364,24
Yalova10,12000010,12
Zonguldak350,00011160,71
Toplam68480,4799111145850100,00

Hemen hemen her yemeğe giren ve yerel ama artan çoklukla ülke çapında tüketilen toplam 14 salça örneğinin tamamı 1986 yılında ve sadece İstanbul (n=8), İzmir (n=6)’den; salça yapımında ve yemek yapımında çokça kullanılan toplam 15 adet domates örneği Doğu Karadeniz (n=2), Edirne (n=3), İzmir (n=8), Trakya (n=2)’dan; 2682 süt örneğinin ise % 79’u Ankara ve İstanbul’dan % 19’u Edirne’den kalan % 2’si ise Türkiye’yi temsil etmeyen az sayıda yerden alınmıştır. İnsanlar meyve gibi ürünler hariç başta çay, ekmek ve yemeklerde olduğu gibi hiçbir besin türünü doğrudan tüketmez; birden fazla madde ve ürünü karıştırarak son kullanım haline getirir çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçirip öyle tüketirler. Tek tek sorulduğunda az veya çokmuş gibi görünen alınım dozları gerçekte çok farklı beslenme alışkanlıkları yüzünden çok farklıdır. Hamburger dışında piyasada satıldığı veya evde yenildiği haliyle son tüketilen pişmiş ve birden çok maddeyi içeren hiçbir besin ve tüketim maddesi örneği (ekmek, bardak çay, pişmiş köfte, çorba, dondurma, rakı, bira, sigara vb) ve hayvan ve insan kadavrasından (özellikle kemik ve gonat dokusu) ve veya giysi çeşidinden ve ithal edilen (örneğin o dönemde sıkıntısı olduğu için Ukrayna’dan ithal edilen ayçiçeği yağlarından) (13) ürünlerden radyoaktivite ölçümü için örnek alınmadığı anlaşılmaktadır. Oysa ölçümlerde pek çok örneklem ve Türkiye’yi temsil hatası olsa dahi alınan 1986 örneklerinde radyoaktivite dozu yüksek değerlerde olan anason (rakı), tütün(sigara), kekik, sumak, kimyon (köfte), nane, tuz, mercimek (çorba) gibi ürünlerin ve ithal edilen özellikle besin ürünlerinin yemek ve içecek halindeki alınan dozlara etkileri, kullanımda ve satıştaki hallerinden örnek alınmadıkça bilinemez.

Grafik: 3’de görüldüğü gibi sadece 135 çeşit madde, ürün ve besin maddesini içeren 20.000 adet radyoaktivite örneğinden, madde başına 500’den fazla örnek alınan ilk sekizinden çay, süt, balık ve deniz ürünleri, hava, toprak ve su dışındaki kalan ikisi toplumun miktarca çokça tüketmediği ihraç ürünlerimizdir (fındık ve kekik). Bu ilk sekiz madde örnekleri bütün örnek sayısının % 80,14’ünü oluşturmaktadır. 1986 yılı örnek toplamının % 44,21’ini; bütün yıllar örnek toplamının % 58,14’ünü sadece üç ürün (çay-çay filizi, fındık ve süt) oluşturmuştur (Bkz. Tablo: 2).

Tablo: 2- En Çok Örnek Alınan Sekiz Maddenin Yıllara Göre Toplam Alınan Örnek Sayısına göre Durumu


1985198619871988198919901985-19901985-2007 Genel Örnek Toplamı
Sayı%Sayı%Sayı%Sayı%Sayı%Sayı%Sayı%Sayı%
T. Balık-b. Unu007693,84610,3090,040060,038454,228774,38
T. Çay ve çay sürgünü0015557,7713756,877493,741700,85180,09386719,33389419,47
T. Fındık00460623,034472,23000000505325,26505325,26
T. Hava40,024632,31120,06120,06120,06100,055132,565482,74
T. Kekik00760,3811075,53340,17000012176,0812176,08
T. Su musluk-çeşme120,065042,52000000005162,585162,58
T. Süt00268213,4100000000268213,41268213,41
T. Toprak001410,73951,972571,28570,282601,311105,5512416,20
Alınan Bütün Örneklerin Toplamı900,451293164,65440722,0311385,693241,623401,71924296,2120000100,00

SONUÇLAR VE ÖNERİLER

Kaza sonrası TAEK’in elindeki insan gücü, örgütlenme ve ölçüm aygıtları yetersizliği ve mono disipliner yaklaşımı nedeniyle sonuçları Çernobil Nükleer Felaketinden Türkiye’ye gelen Çevre sağlığı riskini değerlendirmek, yönetmek ve iletmek için çok geç değerlendirilmiş olan ölçümler nitelik ve nicelik bakımından yetersizdir ve ölçümleri ülkeyi temsil etmez.

TAEK bilimsel ve özerk bir kurum değildir. Radyasyon ölçüm ve doz hesabı sonuçlarına dayandırılarak bilimsel araştırma yapılamaz, başlatılamaz (2). TAEK’un bu özellikleri sürdüğü sürece halen ülkemizde bulunmaması büyük bir şans olan ve çok büyük çevresel risklere gebe olduğu her gün bir başka nükleer kaza haberi ile ortaya çıktığı için dünya çapında zaten kabul görmeyen nükleer santralların ülkemize yapılması bilimsel bir risk değerlendirmesi ve kararı sonucu değil siyasi bir karar olacaktır. Eğer nükleer santral(lar ülkemize yapılırsa, şimdiye kadar dış ülkelerden kaynaklanan nükleer güvenlik tehdidi ülke içine de çekilmiş olacaktır.

Bu nedenlerle, İktidarların tüm teknik konulardaki kararlarına yansıtılabilecek bilim dışı kararlarına alet olan, destek veren bilimsel ünvanlarını iktidarın emrine veren, bilimsel kurumları özerk ve demokratik yönetmeyen, bu yönde talep doğurmayan bilim insanları ve bilim kurumlarının kurumların denetlenmesi ve özerk hale getirilmesi her zamankinden daha önemli hale gelmektedir. Mayor’un sözcükleriyle: “basitçe görmezden gelerek, müdahale etmede yetersiz kalarak, önlem almayı reddederek, hukuki biçimciliğin ve politik felcin birbirini takviye ettiği karmaşık ve mükemmeliyetçi uygulamaların arkasına sığınarak halkı sömürmesine ve baskı altın almasına” (14) destek veren bilim insanlarının ve aydınların ihaneti hoşgörülmemeli, bağışlanmamalı ve cezasız kalmamalıdır.

KAYNAKLAR

  1. TAEK (2006), “20. Yılında Çernobil”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  2. T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı (2006), “Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması”, Ankara.
  3. Nükleer Santral Karşıtı Bilim Adamları Bildirisi, 10 Mart 2007, http://www.uzaklar.net/categories/6-Ekoloji-ve-Cevre-Sorunlari adresine yapılan 20.08.2007 tarihli ziyaret.
  4. TAEK (2006), “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Çernobil Kazası Ölçüm Sonuçları”, http://194.27.178.221/cernobil/sorgu/index.php adresine 2007 yılı içinde yapılan ziyaretler.
  5. TAEK (2006), “Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri (Nisan 1988 tarihli rapor)”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  6. TAEK (2006), “Sağlık Bakanlığı Bilimsel Kurul Raporu ve Üniversite Görüşleri (Şubat 1993 tarihli rapor)”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  7. TAEK (2006), “TBMM Araştırma Komisyonu Raporu (15.02.1994 tarihli)”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  8. TAEK (2006), “Çernobil Nükleer Santralinin Özellikleri ve Kazanın Oluşumu”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  9. TAEK (2006), “Çernobil Kazasının Diğer Ülkeler Üzerindeki Etkileri”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  10. TAEK (2006), “Türkiye’de Çernobil Sonrası Radyasyon ve Radyoaktivite Ölçümleri”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  11. TAEK (2006), “Türkiye İçin Doz Değerlendirmeleri”, http://www.taek.gov.tr/cernobil/giris.html adresine 01.01.2007 tarihinde yapılan ziyaret.
  12. Gürsoy, U. (2007), “Sağlık Bakanlığı’nca Yapılan Karadeniz Bölgesi Kanser Araştırmalarının (?) Halk Sağlığı-Çevre Sağlığı Epidemiyolojisi Yönünden Değerlendirilmesi”, Elektrik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi’nin düzenlediği “Nükleer Santral, Enerji Sorunları, Enerji Politikalarının Dünü ve Bugünü Paneli” konuşması, Antalya, http://www.elektromedya.net/dergi/haber.asp?log=127 adresine yapılan 29.08.2007 tarihli ziyaret.
  13. Aytekin, F. (1995), Eski Çevre Bakanı, Milletvekilliği döneminde yapılan kişisel telefon konuşması.
  14. Mayor, F., Forti, A. (1997), “Bilim ve İktidar”, 4. basım, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara.

1 Adı geçen illerin il oluş tarihleri kendi valilik ve belediyelerinin web sayfalarındaki tarihçelerden toplanmıştır (Y.N.).

Is Japan a potential Fukushima producer by igniting the Sinop project?

The deforested area is prepared for the Sinop NPP project

After the withdrawal of Japanese Company Mitsubishi, the Sinop nuclear project of Turkey continues with the approval of the EIA which was based on the intergovernmental agreement with Japan and without a new company to be assigned for the construction of reactors!

For the first time in history, Turkey approached its ideal of owning a nuclear power plant with an intergovernmental agreement signed with Russia in 2010 for the Akkuyu Nuclear Power Plant Project. 1 month after the Fukushima Nuclear Disaster a 159-kilometer human chain was formed from Mersin city center to the Akkuyu Nuclear Power Plant project site. Research conducted by Greenpeace in 2012 indicated that the existing nuclear opposition all over the country to 85% after the beginning of the Fukushima Nuclear Disaster. Despite Fukushima Nuclear Disaster, the Turkish government declared that the Akkuyu NPP which was expected to be abandoned would continue, moreover, the second NPP project would be realized by Japan in Sinop city. It seemed that Japan closed all its reactors soon after Fukushima Nuclear Disaster was in the need of a new platform to make use of its nuclear technology.

On the other hand, the citizens of Sinop have been opposing the idea of a nuclear power plant construction in their city since the 1990s. In 2006 a rally was organized in Sinop with the participation of 20 thousand people from all over the country. Since Sinop was one of the cities where the Chernobyl effects were heavily experienced citizens were aware of the risks of the nuclear power plant. In fact, this was not different for the rest of the country. Despite strong opposition to this project, an intergovernmental agreement was signed between Turkey and Japan in 2013 and Mitsubishi was assigned to establish 4 reactors of 4560MW via a Built -Own-Operate type agreement. These reactors would be constructed via a consortium of French Areva -Japanese Mitsubishi as ATMEA-1 which has no trial yet.

Mitsubishi made preparations for the nuclear power plant project in Sinop for 5 years, including ground studies. As a result of the studies carried out to determine the seismicity in Sinop in 2014, explanations were made that made the earthquake as small as 400 GAL in Turkey. However, Turkey and Japan’s anti-nuclear counterparts clearly stated that Turkey is an earthquake country at least as much as Japan and that seismicity cannot be underestimated. During 5 years of Mitsubishi’s presence in Sinop 1 million trees were cut in the area of ​​1415 stadiums that resulting in an environmental massacre. The first movement for this action was started by the transfer of 10 square kilometers of land from the Ministry of Agriculture and Forestry to the Ministry of Energy. Saying that the project would not be harmful to adjacent to subsistence works such as agriculture, animal agriculture, and fishing in nearby villages as well and friendly to its neighbor Hamsaros National Nature Conservation Area, even the preparation process showed the opposite. As a result of this in 2015 at the 29th Anniversary of the Chernobyl Nuclear Disaster, there were 30 thousand people gathered in the rally and it was also published in Japan days in the following month. Towards the end of 2018, it was announced that the price of the Sinop nuclear project, which had not even been licensed yet, was revised and doubled to 40 billion dollars. The Turkish government did not accept the price hike and announced the end of the agreement with Japan. Thus ending the project the Mitsubishi-Areva consortium which was commissioned in 2013 for the construction of reactors also ended.

Meanwhile, The Japanese Government, which was committed to realizing the Sinop nuclear power plant project with its share which would never be less than %51, has submitted the EIA application file. After Mitsubishi withdrew from the project, this application was filed by Assystem ENVY Energy and Environmental Investment on behalf of EUAS International ICC Sinop Nuclear Power Plant Jersey Islands Turkey Central Branch who later became the other party of the agreement with its %49 shares. But in the EIA there was no new company introduced to replace Mitsubishi. For this reason in the  EIA Flamanville, 3 type reactor was declared as a “reference reactor” to evaluate the impact of the project on the environment while there is no technology investor company replacing Japanese Mitsubishi.

Undoubtedly, Japan’s withdrawal from the project was welcomed throughout Turkey. However, the way which was paved by Japan was not closed and this development did not prevent the EIA preparation file from turning into a final EIA application. Moreover, before the Japanese withdrew from the Intergovernmental agreement, the public was heavily prevented from all decision-making processes in an antidemocratic way. At first, the participation of the public that has to be done according to the EIA regulations was held by preventing the participation of the opposing public on the 6th of February 2018 and there were riot police attacks and tear gas used against the public. As a result of the government’s suppression of citizens, lawsuits were filed against 17 of them. Then in a similar anti-democratic way in 2019 the non-governmental organizations from Sinop were prevented from attending the Review and Evaluation Commission of EIA  which was held in the capital city of Turkey, Ankara for Sinop NPP. When it was announced that the EIA was approved The Sinop Anti -Nuclear Platform as the leading group of the opposition in Sinop started a campaign and collected approximately 4 thousand dollars to put the final EIA decision into court for the judiciary process which is expected to be started by June 2021.

Obviously, Japan dragged Turkey which does not have a nuclear power plant, into a nuclear adventure and ignited another potential Fukushima in order to save the image of its nuclear technology which was distorted by the nuclear disaster.

Pınar Demircan

First published on CNIC in Japanese No 564 as the cover article in June 2021