Nükleer iklim değişikliğine çare değil

İklim değişikliğinin temel sebebi olan fosil yakıt kaynaklı karbon salımlarının engellenmesi için çözüm yollarından biri olarak nükleer enerji gün geçtikçe daha fazla gösterilir oldu. Ancak herşeyden önce nükleer enerjinin bu vaadi yerine getirmeye yetecek kadar kapasitesi var mı ona bakmak gerekiyor.

Bugün dünya üzerindeki 435 reaktör toplam elektirik ihtiyacının %13,5’ini karşılıyor; enerji ihtiyacının ise %6’sını karşılamaktadır. Aradaki bu büyük farkın sebebi nükleer enerjinin ulaşım, ısınma ve sıcak su gibi ihtiyaçlarımızı karşılayamamasıdır. Yoğun olarak nükleer enerjiden elektirik üreten ülkeler dahi bu gibi ihtiyaçlarını karşılamak için fosil yakıtlara bağımlıdır.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın senaryolarına göre, bugünkü nükleer enerji kapasitesi iki katına çıkarttırılırsa dahi, 2030’daki enerji tüketiminin %10’unu karşılayabilir. Nükleer kapasite %100 arttırıldığında bile fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı ve karbon salımlarını ancak %5’in altında azaltabilecek.

Varsayılan 400 yeni büyük reaktör enerji üretmeye 2020’den hatta 2025’den sonra başlayacak. Bugün var olan tüm reaktörlerin ortalama inşaat süresi 82 aydır (neredeyse 7 yıl). 1995 ve 2005 arasında tamamlanmış reaktörlerin ortalama yapım süresi ise 102 ay, yani 8.5 yıldır.

Türkiye’de de planlanan nükleer santraller hayata geçerse, enerji ihtiyacımızın ancak %5-6’sını karşılayabilecek. Enerji Bakanlığı’nın 2020 verilerine göre yine daha fazla petrol, doğalgaz ve kömür kullanıyor olacağız.

İklim değişikliğinin çözümü için nükleer enerji çok pahallı, çok geç devreye giriyor ve de çok az bir değişime sebep oluyor.