10 Mart’ın sonu 11 Mart Fukuşima*: Fukuşima 10 yaşında

Akkuyu ve Sinop’ta nükleer santral projeleri gerçekleşirse, dün Fukuşima’da yaşanan felaketin yarın Türkiye’de yaşanmayacağını gösteren hiç bir veriye sahip değiliz.

Birazdan okuyacağınız Fukuşima nükleer felaketinin 10. yılı değerlendirmesinde bugüne dek yaşananlar toplumun kalbine “enerji” formunda sokulan tehlikenin boyutlarını ortaya koyduğu gibi Akkuyu NGS töreni de siyasilerin toplumlarına bigane kalışının sembolü sayılabilir. 

Bu yaratıcı slogan* 10 Mart günü Türkiye’nin ilk nükleer santrali olmaya aday Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nin (NGS) 3. reaktörünün temelinin Türkiye ve Rusya devlet başkanlarının uzaktan erişimle gerçekleştirdikleri törene karşılık Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP) tarafından bir yanıt olarak geliştirildi. Nükleer felaketle nükleer santral açılışı arasındaki zıtlığı net bir şekilde ortaya koyduğu için de Fukuşima nükleer felaketinin ilk on yılını değerlendirmeyi amaçlayan bu yazının başlığında kendine yer buldu. Zira, birazdan okuyacağınız Fukuşima nükleer felaketinin 10. yılı değerlendirmesinde bugüne dek yaşananlar toplumun kalbine “enerji” formunda sokulan tehlikenin boyutlarını ortaya koyduğu gibi Akkuyu NGS töreni de siyasilerin toplumlarına ne denli bigane kalışının sembolü sayılabilir.

Devamını Oku

Sivil toplum Espoo Sözleşmesi’nin neresinde -2

Espoo Sözleşmesi’nin örtük ihtimallerini bu defa Sinop Nükleer Santral Projesi için değerlendirelim.

Mevcut yasalar uyarlanmış, hukuk tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmişse mücadelenin bu ayağını sınır ötesine doğru uzatmak bir seçenek olmanın ötesinde midir? Geçen hafta Akkuyu Nükleer Santrali‘yle ele aldığımız Espoo Sözleşmesi‘nin örtük ihtimallerini bu defa Sinop Nükleer Santral Projesi için değerlendirelim.

Türkiye’de biri bitmeden ikincisinin kurulması için Sinop’un işaret edildiği nükleer santral projesine dünyanın ikinci büyük nükleer felaketinden iki yıl sonra karar verildi. Fukuşima’dan yükselen radyoaktif etkilere dair kabuslar dünya kamuoyu tarafından da görülmeye başlamışken Japonya ile hükümetlerarası anlaşma 2013 yılında imzalandı. “Hatalarımızdan ders alıyoruz!” mottosuyla ülke içinde yaşanan korku ve paniğin sevk ettiği nükleer santralleri tekrar çalıştıramama ihtimaliyle dünya nükleer endüstrisinin imajını kurtarmak adına en “akılcı” yol, şirketleşen dünyanın pazarlama mantığına uygun olacaktı. Kullanamadığını parlatarak satmak gibi bir stratejiyle bu sermaye yoğun riskli teknoloji ve binlerce insan kaynağına yönelik yeni müşteri küresel piyasada nasılsa bulunabilirdi…

Devamını Oku